Okulumuzdaki eğitim programlarımızda, aşağıda özet şeklinde açıklamaları yapılan Montessori Metodu, Çoklu Zeka Yaklaşımı, High Scope ve Scamper (Yönlendirilmiş Beyin Fırtınası Tekniği 48 ay +) teknikleri kullanılmaktadır.
Montessori programı (2,5 -6 yaş) öz güven, inisiyatif, ne istediğini bilme ve uygulama, bağımsızlık, konsantrasyon, düzenlilik, yardımlaşma ve başkalarına karşı saygıyı yerleştirme ve geliştirme üzerine hazırlanmıştır. Dr. Montessori bir insanın başka bir insan tarafından eğitilebileceğine inanmamaktadır. Birey bu işi ancak kendisi yapabilir. Gerçek bir eğitim verilen birey sınıfta geçirdiği uzun saatlerden sonra da öğrenmeye devam eder, çünkü birey doğal bir merak ve öğrenme arzusuyla motive edilmiştir. Bu yüzden Dr.Montessori, 2,5-6 yaş, çocuğuna verilecek eğitimin , çocuğun beynini direkt olarak bilgi ile doldurmak yerine, çocuğun doğasında var olan öğrenme isteğini gerçekleştirecek bir programa yönelik bir eğitim olduğunu anlamıştır. Montessori sınıflarında yukarıda saydığımız amaçlara iki türlü ulaşılır;birinci olarak zorlama yerine çocuğun öğrenme zevkini kendisinin yaşaması,ikinci olarak da çocuğun öğrenme mekanizmasının mükemmelleştirmeye yardımcı olmak. Montessori materyalleri bu amaçlara yönelik bilgilerle beraber öncelikli olarak gereken bilgileri öğrenmelerini ve çocuğa ilerdeki öğrenimi için maximum yetenek elde etmesini sağlar. Yetişkinler için sıradan olan bulaşık yıkama, sebze doğrama, ayakkabı cilalama gibi olaylar küçük çocukların gözünde yapılabilecek önemli görevler arasındadır. Taklit etmek küçük bir çocuğun içindeki en önemli ve kuvvetli dürtülerden biridir. Bu çalışmaları gerçekleştirirken çocuklar bir işlemin tamamlanması için gereken sırayı takip ederler ve detaylara da önem vermeyi öğrenirler. Sonuç olarak,bir aktiviteden diğerine geçmeden önce çocuklar çalışmalarını bitirip, kullandıkları materyalleri yerine koyarak iyi bir çalışma disiplinine sahip olurlar. Montessori Eğitiminde,duyularla ilgili yapılan etkinlikler çocuğun daha önce öğrendiklerini sınıflandırmasına, birbirinden ayrılmasına ve aralarında bağlantı kurmasına yardımcı olur. Bu aşama bilinçli öğrenmenin başlangıcıdır.
Günlük yaşam becerilerinde çocuklarımız günlük yaşamlarında karşılaşabilecekleri tüm uğraşılara karşı hazırlanmakta; kendi kendilerine yetmeyi ve bağımsız hareket edebilmeyi öğrenmektedirler. Günlük yaşam becerilerine ilişkin aktivitelerde çocuklarımızın… dikkatini toplama ve zihinsel yoğunlaşma becerisi, el ve göz koordinasyonu, düzen anlayışı, öz-denetim becerisi, bağımsızlık algıları, ince motor kasları gelişmekte; çocuklarımız daha zorlu aktivitelere kendilerini hazırlamaktadırlar.
Duyu eğitimi ile çocuklarımız, beş duyularını aktif olarak kullanarak boyutları, ağırlıkları, geometrik cisimleri, sesleri, kokuları, tatları ve farklı yüzeyleri keşfetme olanağı sağlarlar. Duyu materyalleri çocuğun farklı duyularına hitap edecek şekilde tasarlanmıştır. Uzun-kısa, büyük-küçük, geniş-dar ya da kalın-ince gibi. Geleneksel eğitimde bu kavramalar çocuğa daha çok resimler ve tanımlarla anlatılmaya çalışılırken Montessori materyalleri bu kavramların somut hale gelmesini sağlamaktadır! Duyu materyalleri ayrıca çocuklarımızı zaman içinde matematiğe hazırlar ve hacim ya da alan bilgisinin temellerini oluştururlar. Duyu materyalleri; çocuklarımıza farklı büyüklükleri, ağırlıkları ve sıralamaları dokunarak ve hissederek deneyimleme imkanı verir. çocuklarımızı yenilikçi ve yaratıcı olmaya teşvik eder; küçük motor kaslarında mükemmelleşmelerini sağlar. çocuklarımızı farklı renklerle, şekillerle, kokularla, tatlarla tanıştırırken; detayları algılama, farklılaştırma, sıralama, organize etme, düzenleme gibi alanlarda uzmanlaşmalarını sağlar.
Maria Montessori dil eğitimini ve matematiksel zihnin oluşmasını okul eğitiminin odak noktası olarak görür. Matematik etkinliğinde çocuğun somut materyaller eşliğinde sayıları tanıma, sayma, eşleme ve dört işlemi kavraması desteklenir. Montessori sınıfındaki matematik materyalleri sade ve rahatça anlaşılabilen materyallerdir. Çocuklarımız, matematiği zor olduğu ön yargısıyla değil bir çeşit oyun, zevkli bir uğraş olarak öğrenir ve içselleştirirler. Yapılan araştırmalar, Montessori ile matematiğe başlayan çocukların hayatları boyunca matematikte problem yaşamadıklarını göstermektedir. Montessori matematik çocuklarımızı ezberden uzaklaştırarak; dokunma, hissetme ve içselleştirme ile mantık kurmayı öğretir. Çocuklarımız soyut kavramları somut materyallerle çalışarak öğrenirler ve temellerini güçlü kurarlar.
Çocuğun dil hakimiyetini güçlendirmek ve sözcük dağarcığını genişletmek için hayatın ilk yılları çok değerlidir. Çocuklar önce bir dili oluşturan sesleri tanırlar ve bu seslerin ifade edildiği şekilleri yani harfleri öğrenirler. Montessori dil eğitim materyalleri çocuklarımızı; kabartma harfler, görsel okuma kartları, hareketli alfabe ile okumaya, metal çerçeveler ile kalem kontrolü sağlayarak yazmaya hazırlar. Montessori dil materyalleri çocuklarımızın kalem kullanma hakimiyetlerini artırır; güzel yazma yeteneği kazanmalarını sağlar. Çocuklarımız isim kartları ve fotoğraflarla önce farklı nesneleri, meslekleri, araçları isimlendirmeyi öğrenmekte; daha sonra somut örneklemeler ve drama dersleriyle bilgilerini pekiştirmektedirler.
Eğitime yeni bir yaklaşım getiren çoklu zeka kuramı , Harward Üniversitesi öğretim üyelerinden Howard Gardner tarafından 1983 yılında geliştirilmiştir.
Günümüzde eğitim ve psikoloji alanındaki gelişmelerle birlikte bireylerin neler yapabildiğinden çok, neler yapabileceği düşünülmelidir. Çoklu zeka kuramı da bu amaçla yeni pedagojik yöntemlerin düşünülmesi için ortaya atılmıştır. Gardner, zekayı “içinde yaşanılan toplumda faydalı bir şeyler yapabilme kapasitesi; her insanda kendine özgü bulunan yetenek ve beceriler bütünü” olarak tanımlamaktadır.
Çoklu Zekâ Kuramı da insanların, kesinlikle bir zekâ bölümü ile etiketlenmemesi gerektiğinden yola çıkar.
Kuramın geliştiricisi olan Harvard Üniversitesi Profesörü Nöro-Psikolog Howard Gardner, araştırmalarında IQ testlerinin yetersiz olduğunu söyleyerek zekâ kavramına farklı bir tanım getirmiştir.
Zekânın birden çok alanda ölçülebileceğini, çok yönlü olduğunu, doğuştan kalıtımla getirildiğini ve geliştirilebilmekte olduğunu kanıtlayarak yaşam boyunca da geliştirilebilen bir öğrenmeyi içerdiğini söylemiştir. Ona göre her insanda 8 farklı zekâ bölümü bulunmaktadır.
Bu yaklaşımda çocukların en fazla kendi kendilerine planlayıp uyguladıkları etkinliklerden öğrendikleri anlayışı esastır. Bir diğer deyişle, High/Scope Programı erken çocukluk eğitiminde “etkin öğrenme” kavramını temel alır. Çocukların kendi tercihlerini yapmalarına, karar alma mekanizmalarının geliştirilmesine, sorumluluk almayı öğrenmelerine, öz disiplin ve yeteneklerinin geliştirilmesine destek verilir. Çocukların yaratıcı, girişken, sorgulayıcı, kendini rahatça ifade edebilen, başkalarının görüşlerine açık bireyler olarak yetişmeleri teşvik edilir. Bunun sonucunda da çocuğun dil gelişimi (dili kullanma becerisi-kendini ifade yeteneği-düşünme süreci vs) gelişir.
Bir Başka değişle “Etkin öğrenme” yaparak öğrenmedir. Çocuk (öğrenen) tarafından başlatılan ve devam ettirilen öğrenme sürecidir. “Etkin öğrenme” çocuğun yeni bir kavramı deneyimleri sonucu keşfetmesidir. Deneyim kazanırken duyularını aktif olarak kullanır- dokunur, tadar, bakar, dinler ve koklar. Böylelikle yeni materyal ya da durum hakkında kalıcı bilgiler edinir.
Çocuk, nesneleri ve kendi bedenini kullandıkça bunların kullanım ve özellikleriyle ilgili keşiflerde bulunur. Bu özellikler insanlarla, düşüncelerle ve olaylarla etkileşime girdikçe daha anlamlı hale gelir. Etkin öğrenme sayesinde çocuk kendi merakı doğrultusunda keşfederek yeni bilgiler üretir, problemlerini çözer.
Bireylerin yaratıcılıklarını , eleştirel düşünme ve karar verme gibi çeşitli özelliklerle birleştirilerek, bir üst basamak olan yaratıcı problem çözme becerilerinin geliştirmeleri kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiş bulunmaktadır . Yaratıcılığın her bireyde potansiyel olarak var olduğu,bireysel , sosyal veya ekonomik farklılıklardan dolayı kişiden kişiye değişiklik gösterdiği konusunda eğitimciler olarak hemfikirizdir. Dolayısıyla her bir insanın farklı düzeyde de olsa sahip olduğu bu özelliğin nasıl ortaya çıkarılacağı ve geliştirileceği, önemli olan konulardan biridir.
Okul Öncesi Eğitim ‘in amaçlarından birinin de çocukların yaratıcı düşünme becerilerini geliştirmek olduğunu özellikle göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Hayal kurma, farklı düşünme, orijinallik ve sezgi yaratıcı düşünmenin en önemli unsurlarındandır. Çocuklar SCAMPER Tekniği ile bu aşamaların hepsini kullanarak var olan durumdan yeni bir ürün ortaya koyabilmektedirler. SCAMPER yönlendirilmiş beyin fırtınası tekniğidir. Bundan dolayı uygulamalar sırasında çocukların söyledikleri her fikir değerlendirilmeli ve farklı düşünmeleri için cesaretlendirici olma gibi ilkeler yerine getirilmelidir. SCAMPER ‘in özelliği, tek bir nesne üzerinde ve daha önceden belirlenmiş adımları takip ederek, o nesne hakkında beyin fırtınası yapılmasıdır. Ancak bu beyin fırtınası, klasik beyin fırtınası tekniğinin aksine belirli basamaklar izlenerek gerçekleştirilmektedir. SCAMPER ile seçilen nesne değiştirilir, geliştirilir, parçalara ayrılır ya da başka nesneler ile birleştirilmektedir. Farklı fikirlerin ortaya çıkabilmesi için öğrencilere sorular yöneltilmekte ve bu sorular, öğrencilerin düşünmedikleri ya da düşünemedikleri yönleri de düşünmelerini, yaratıcılıklarını ve düşünme becerilerini geliştirmelerine olanak tanımaktadır.